Güncel

İstanbul’da bu yıl 8 Mart bir başka geçti

Bu yıl, Devrimci 8 Mart Platformu’ndan ayrılarak İstanbul Kadın Platformu ile yürüme kararı aldık. Bizim açımızdan kolay bir karar olmadı bu. Kadınlarla defalarca toplantı aldık, tartışmalar yürüttük. Nedenlerini daha önce açıkladığımız bu kararı aldık sonuç olarak.

Yaklaşık 1 ay süren bir çalışma yürüttük. Eksiği, gediği çoktu bu çalışmaların. Ancak biz deneyimlerimizi yazarsak, bu eksiklerimizi daha net görürüz dedik. Oldukça hareketliydik. Durağan, parçalı duruşumuza da bir müdahale niteliğindeydi aynı zamanda. Coşkumuzu ve ivmemizi artıran bir süreçti. Bu açıdan da paylaşmak ve bu tabloyu büyütmek gerekir dedik. Ve İstanbul YDK olarak deneyimlerimizi yazmaya karar verdik.


Kadın çalışmasının “sırrı”: Kitle çalışması

Şunu söylemek hiçbir zaman abartı olmayacaktır: Bir örgütlülük yaratmak için kitle çalışması yapmak bir kere esassa, kadın örgütlenmesi yaratmak için kitle çalışması yapmak en az iki kere esastır. İşte bu yüzden bu 8 Mart’ta yaklaşık 1 ay boyunca kitle çalışması yapmaya karar verdik.

Yönelim belirleme: 8 Mart çalışmalarımıza start vermeden önce, 1 ay boyunca yapacağımız kadın çalışmasında neyi gündemleştireceğimizi belirlemiş olmamız, çalışmamızın en olumlu yönlerinden biri oldu. YDK’nın merkezi olarak belirlediği gündemleri biz de alanımızda gündemleştirdik. Bu konu ile ilgili toplantılar gerçekleştirmemiz ve bir eğitim çalışması düzenlememiz çalışmalarımızın niteliğini artırırken, konular üzerine derinleşmemiz giderilmesi gereken bir eksiklik olarak karşımızda duruyor.

Kadın Koordinasyonları: 8 Mart çalışmalarını planlayacak, işleyip-işlemediğini kontrol edecek kadın koordinasyonları oluşturduk. Bu koordinasyonlar, kendi aralarında haftalık toplantılar alarak, değerlendirmeler yapıyordu. Ancak 8 Mart çalışmamızda çalışmalarımızı aksatan olgulardan biri, koordinasyonlarımızın zamanla işlevsizleşmesi oldu.

Ancak bu “işlevsizleşme”, kadın koordinasyonlarının gereksizliğinden doğan doğal bir sonuç değil; bizlerin koordinasyonun işlevlerini yerine getirmede yaşadığımız eksiklilerden kaynaklıdır. Elbette bu durumu da “eksiklik” diyerek sığlaştırmamak gerekiyor. Çünkü bu “eksikliğin” kökeninde; kadınlar olarak binyıllardır “eksik etek” olarak görülmemizin bir sonucu olarak hücrelerimize işlenmiş olan o “edilgenlik” zehri yatmaktadır.

Beklemecilik, kendine güvensizlik, ertelemecilik ve “birileri” olmadan çalışma yürütememe (her ne kadar bu beklenen “birileri” kadın da olsa, burada yaşanan durum da edilgenliğe denk düşen bir durumdur) halleri; bu 8 Mart sürecinde de sıklıkla yaşadığımız sorunlar oldu.

Koordinasyonlar 8 Mart gibi süreçleri kadınlarla alanda karşılamak gibi çalışmalarımızın programlı ve planlı bir şekilde ilerlemesini sağlar. Bu doğru. Ama eksik. Koordinasyonlar aynı zamanda bizi geliştirir ve edilgenliğimize bir darbe vurarak kadın mücadelemizin öznesi haline getirir.

İşin bir yüzü edilgenlik meselesi iken, diğer yüzü de erkek egemenliğinin içimizdeki yansıması olmaktadır. “Ben kadın çalışmasını içselleştiremedim” cümlesiyle özetlenen bu durum, bizim kendimizde değiştirmemiz için savaşmamız gereken yön olarak önümüzde durmaktadır.

Ev çalışmaları: Kadın çalışmamızın en vazgeçilmez yöntemlerinin başında ev çalışmaları geliyor.

Ne yazık ki “Dünya erkeğin evi, ev kadının dünyası” söylemi yakıcı bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor ve yaşamdaki varlığını koruyor. Bu yüzden biz, kadının “dünyasına” girmek zorundaysak –ki zorundayız- bunun yolu da ev çalışmalarından geçmektedir.

Kadının yaşamının parçası haline gelmek ve kadını, kadın kurtuluş mücadelesinin parçası haline getirmek için en etkili yöntem bu olmuştur. Dolayısıyla 8 Mart çalışmaları boyunca da temel aldığımız yöntem oldu. Yüzlerce ev gezerek, yüzlerce kadınla sohbet ederek hazırlandık bu sürece. Çok şey duyduk, öğrendik kadınlardan ve çok şey anlattık onlara.

 

11 Mart’ta alandan izlenimler…

Bu yıl, İstanbul Kadın Platformu ile yürüme kararını almamızın somut bir sonucu olarak “erkekli-erkeksiz 8 Mart’ta alanlara çıkma” tartışmaları da çalışmalarımızı etkiledi. Her ne kadar bu durumun bizim için ilkesel olmadığını ve 8 Mart gündeminin bu eksende tartışılmasının yanlış olduğunu bilsek ve tartışmalarımızda bunu dillendirsek de; bu konunun çalışmalarımızın zorunlu bir tartışma konusu haline gelmesini engelleyemedik.

Evet; kadın emeğine dönük saldırılar derinleşirken, kadın cinayetleri sürerken, örgütlü olmak kadına haram kılınırken bizim bu tartışmaları yürütmemiz ve emekçi kadın mücadelesinden çok bu mesele üzerinde mücadele etmemiz eksiklikti; yetersizliğimizin göstergesiydi. Ancak aynı zamanda bir ihtiyaçtı ve içimizdeki erkek egemenliğinin teşhiri anlamında bize çok katkıda bulundu. Kendimizi ve en yakınlarımızdaki insanları bu süzgeçten geçirmeye başlamıştık.

Gelelim 11 Mart’a… Onbinlerce kadın vardı alanlara çıkan ve herkes kadın emeğinin yok sayılmasına, şiddete, homofobiye ve kadın kimliğine saldırılara karşı çıkıyordu. “Kadın kadınaydık ve politika ile uğraşıyorduk!”

 

İstanbul’dan bir YDK’lı

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu