Güncel

Görünmeyen, yok sayılan, değersizleştirilen bu emek bizim!

emek kampanyaİster kayıt dışı (enformel) isterse kayıtlı (formel) olsun; kadın emeği, esas olarak, sömürü sisteminin oluşturduğu piramidin en alt kademesinde yer alır ve tıpkı toplumsal yaşamda ikinci sınıf olarak görülmesinde olduğu gibi, emeği de ikinci sınıf olarak kabul edilir. Ve bu durum kayıt dışı sektörde en tercih edilir emek konumuna “yükseltir” onu. Dolayısıyla en çok değersizleştirilen, yok sayılan ve görünmeyen emeğin sahibi de kadındır.

Sömürü denklemini basitçe“kâr, daha fazla kâr” üzerine kuran sistem, bu kârı da işçinin ürettiği artı-değeri gasp ederek elde eder ki; söz konusu kadın emeği olduğunda bu “kâr dürtüsü”, emeğin sahibi kadının, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin uçurumlarla ifade edildiği ülkemizde itaatkar, örgütsüz ve savunmasız oluşuyla en üst seviyeye ulaşır.

Nitekim Yeni Demokrat Kadın da, kadın emeğinin sömürüsüne karşı mücadeleyi temel eksenlerinden biri olarak kabul ederken, 2-3 Şubat tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirdiği Kurultay’da bugün ülkemizde neredeyse kadın emeğiyle özdeşleşen kayıt dışı, güvencesiz, esnek, ücretsiz çalışmaya karşı mücadeleyi bir kampanya şeklinde örgütlemeye karar vermiştir.

Egemenlerin güvencesiz emek ihtiyacı

Güvencesiz istihdamın en yaygın biçimi olarak esnek çalışma; emperyalist-kapitalist sistemin elbette yeni bir icadı ve politikası değil. 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrası halk demokrasisi ve sosyalizm mücadelelerinin birçok ülkede başarı sağladığı, buna paralel işçi sınıfı mücadelesinin tüm ülkelerde ivme kazandığı koşullarda, ücretlerin yükselmesinden sosyal güvenlik alanında yaşanan kazanımlara değin bir dizi gelişme yaşanmıştı.

Ancak 1970’li yılların kriz koşullarıyla birlikte bu haklara yönelik saldırılar ivme kazanmış, krize çare olarak gündeme gelen yeni-liberal ekonomi politikaları işçi sınıfı ve emekçilerin yaşamlarına direkt bir müdahaleyi getirmişti. Bu süreçle birlikte uluslararası sermayenin tüm ülkelere dayattığı bir çalışma modeli olarak yaygınlık kazanan, ülkemizde olduğu gibi bir dizi ülkede ise 1980’lerdeki askeri darbelerle yaşama geçirilmeye çalışılan güvencesiz çalışma modellerinden biri olarak esnek çalışma, önemli bir yaygınlık kazanmıştır. Ve bugün artık, işsizlik kadar önemli bir sorun olarak gündeme gelen bir meseledir güvencesiz çalışma. Nitekim işsizlik oranlarının “kabul edilebilir” boyutları aştığı koşullarda “kötünün iyisi” olarak değerlendirilen güvencesiz çalışma, her geçen gün esas çalışma biçimi haline gelmektedir. Örneğin Avrupa’da özel sektörün yaklaşık % 30’unda, kamu sektörünün ise yaklaşık % 50’sinde esnek çalışma modeli uygulanmaktadır.

Ancak yine de tüm yaygınlığına karşın ülkemiz açısından egemen sınıfların istediği düzeyde güvencesiz çalışmanın hakim olduğunu söylemek mümkün değildir. 2001 krizinin ardından egemen sınıfların “daha esnek” emek talebi doğrultusunda 2003 yılında üzerinde değişiklik yapılan İş Kanunu geçici işçilik ve yarı zamanlı çalıştırma gibi esnek istihdam biçimlerini tanımlıyordu. Ancak elbette bu yeterli değildi ve egemenlerin en önemli hamlesi olarak 6111 sayılı genel olarak bilinen adıyla Torba Yasa kapsamında 4857 Sayılı İş Kanunu’nda bir dizi değişiklik yapılarak kısmi süreli çalışma, çağrı üzerine çalışma, taşeron çalışma gibi esnek çalışma biçimlerine yenilerinin eklenmesi, bunlarla ilgili olan Yargıtay kararları da dahil olmak üzere kısıtlayıcı düzenlemelerin ortadan kaldırılması olarak gündeme gelmiştir.güvencesiz emek

Nihayetinde işten atılma tehlikesini, örgütsüzlüğü, koruyucu düzenlemelerden yoksun olmayı, belirsizliği, düşük ücretle çalışmayı getiren güvencesiz çalışma modeli, egemen sınıflar için büyük avantajlar içerirken işçi sınıfı için daha fazla yıkım ve geleceksizlik anlamına geliyor.

Güvencesiz çalışmaya dair yazılan yazılarda öne çıkan özellikleri şu şekilde sıralayabiliriz:

“- İşveren tarafından ön bildirimsiz olarak işten çıkartılma (sayısal esneklik),

– Çalışma saatlerinin işverenlerin iradesi ile belirsizleşmesi (zaman esnekliği),

– İşin fonksiyonlarının işverenlerin belirlenimine tâbi olması (fonksiyonel esneklik),

– Ücret ve ödemelerin belirsizleşmesi ve düzensizleşmesi (ücret esnekliği),

– Taraflar arasında açık ya da gizli bir sözleşmenin olmaması,

– Ayrımcılık ve cinsel istismar gibi uygulamalara karşı koruma yoksunluğu,

– Ücret dışı ödeme ve sosyal hak ve yardımların sınırlandırılması ya da yokluğu,

– Mesleki eğitim ve eğitime erişim olanaklarının zayıflığı,

– İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin yokluğu ya da etkisizliği.”

Güvencesiz çalışmanın cinsiyeti

Giriş kısmında da belirttiğimiz gibi, güvencesiz çalışmada en tercih edilir emeğin kadın emeği olduğunu, güvencesiz emeğin öncelikle kadın emeği üzerinden kurgulandığını ve bu anlamıyla da bu çalışma biçiminin cinsiyetli (=kadın) bir çalışma biçimi olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim şu veriler de bu iddiayı desteklemektedir:

2008 krizi öncesiyle karşılaştırıldığında kayıt dışı istihdam 483 bin kişi artmış durumdadır. Erkekler için aynı dönemde kayıt dışı çalışma 206 bin azalırken, kadınlar için 689 bin artmış görünüyor.” (CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün TBMM’ye verdiği Ocak 2013 tarihli önergeden)

Egemenlerin de ulaşmayı hayal ettiği kapitalist ülkelerde esnek çalışma biçimlerinden en yaygın olanlarından kısmi süreli çalışmanın ortalama % 80-90’ını kadınlar oluşturmaktadır. (AB ülkelerinde bu oran % 85’tir.)

Ülkemizde de her 3 kadından ikisinin işsiz olduğu koşullarda, “kötünün iyisi”, “aile bütçesine katkı”, “aile içindeki toplumsal rollerini layıkıyla oynayabileceği” vb. argümanlarla kadınlar esnek çalışmaya yönlenmekte/yönlendirilmektedir.

Kurultayımızda da belirttiğimiz gibi, kriz dönemlerinde “Patronlar maliyetleri düşürmek için daralmaya gideceğinde ilk önce kadını kapının önüne koyuyor. Yine ucuz işgücü ihtiyacında ise uzun ve esnek çalışma saatleri ve düşük ücretleri kabul etmesi nedeniyle de kadınları tercih ediyor.” Nitekim son ekonomik krizle birlikte ortaya çıkan verilere bakıldığında kadınların krizle birlikte daha fazla istihdam edildiğini görmekle birlikte bu istihdamın güvenceli, tam zamanlı olmayan işler üzerinden gerçekleştiği ise esas vurguyu hak etmektedir.

İstihdamın toplumsal rollerle uyumlulaştırılması

Kadının işgücüne katılımı egemenler için bir başka açmazı içinde barındırmaktadır. C. Zetkin; “Kadının fabrikaya kaydırılan faaliyeti alışılagelmiş aile yaşamını yok etti; ama aynı zamanda ekonomik bağımsızlığın ve böylece kadın cinsinin kurtuluşunun da ilk temel taşını koydu” (Kadın Sorunu Üzerine Seçme Yazılar, İnter Yay, Sf: 16) derken çok haklıydı. Nitekim sınıflı toplumun en küçük birimi, ataerkil sömürücü sistemin tekrar ve tekrar üretildiği yer olarak aile ve orada tanımlanmış kadın, egemenler için sömürünün devamı için olmazsa olmaz önemdedir. Bu nedenle de kadını bir yandan istihdam alanına en kötü koşullarda çekmek için çaba sarf ederken diğer yandan da bu “aile içi görevlerini (özellikle de çocuk doğurma)” yerine getirebilmesini de sağlamak için düzenlemeler yapmak durumunda kalmaktadır.

İşte sadece son aylardan birkaç örnek:

Organize Sanayi Bölgelerinde kadın istihdamını artırmak amacıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Borusan Holding ile “Annemin işi benim geleceğim” projesinin anlaşmasının imzalanması.

Doğum izinlerinin 6 aya çıkarılması tasarısı.

Kalkınma, Maliye ve Çalışma Bakanlığı ile işbirliği içinde kadınlara yönelik kreş desteklerinin, doğum izinlerinin artırılması, süt izinleri vb. içeren “esnek çalışma” paketinin tüm kadınlara “müjdelenmesi”.

Amaç, kendilerinin de ifade ettiği gibi aile yaşamıyla meslek yaşamının uyumlulaştırılması iken, böylece “kadın istihdamı için esneklik, esneklik için kadın istihdamı” formülü (Nevra Akdemir, Kadınlar her daim güvencesiz, ucuz emek) yaşam bulacaktır. Bu durumda, çalışma yaşamının tamamen kuralsız, güvencesiz ve esnek hali kadın üzerinden tüm işçi sınıfı açısından meşrulaşarak yaygınlaştırılabilecektir. Üstelik de ataerkil yapıya dokunmayı bırakalım tamamen onu koruyup geliştirerek…

Kampanyanın hedefleri kapsamı

Yeni Demokrat Kadın, bu kampanya kapsamında görünmeyen-ücretsiz ev içi emeği de bir kez daha gündemine alarak, kampanyanın özel bir bileşeni yapmayı hedeflemektedir. Zira, hangi işkolu olursa olsun, hangi vasıfla, güvenceli ya da güvencesiz çalışsın kadının “ikinci vardiyası” olarak ev içi mesaisi, tüm ücretli bir işte çalışan ya da çalışmayan kadınların keseni olarak önemli bir yere sahip. Bırakalım güvenceyi ve ücreti; ev içi emek, görünmezlik perdesi arkasında “doğal” bir görevi, üstelik de sevgiyle-bağlılıkla-fedakarlıkla yapılması gereken bir görevi ifade etmektedir. Dolayısıyla ev içi emeğin gündemleştirilmesinde temel mesele, görünmezlik perdesinin kaldırılması ve cinsiyete dayalı yıpranma payı, emeklilik hakkı, erken emeklilik, ücretsiz sigorta taleplerimiz için mücadeledir.

Bunun yanı sıra, başta konfeksiyon olmak üzere çeşitli iş kollarında mahalle aralarında, apartmanların bodrum katlarında “merdiven altı atölye” diye tabir edilen, güvenceden, sigortadan, sağlık koşullarından yoksun, çoğunlukla da genç kadınların çalıştırıldığı, erkek-kadın ücretleri arasında en bariz farkların mevcut olduğu, cinsel taciz olaylarının “normallik” derecesinde yaşandığı işyerlerine yönelik bir çalışma da yine kampanya kapsamında yer almaktadır.

Eve iş alma şeklinde gerçekleştirilen ve kayıtdışı çalışmanın en yaygın biçimini oluşturan, neredeyse tamamen kadın emeğine dayanan “ev eksenli çalışma” da kadın emeği sömürüsünün temel biçimlerindendir. Özellikle evden yapıldığı için, toplumsal cinsiyet rollerini oynamasına izin veren yönüyle kadınlar tarafından; sigorta, atölye kirası, elektrik, yol vs. masraflardan kurtularak kârını yükseltebildiği için de işletme sahipleri tarafından tercih edilen ev eksenli çalışmanın mücadelemizin kapsamında yer almasının bir nedeni de ataerkil ilişkilerin tekrar tekrar üretilmesine sunduğu zemindir.

Yine ev içi “görevlerini” yerine getirebilmek açısından uygun görülen ve tercih edilen esnek çalışma biçimlerinden biri de kısmi çalışma (part-time) ve çağrı üzerine çalışmadır. Üniversite öğrencileri arasında hayli yaygın olarak görülen ve işyerinde tam süreli çalışmanın üçte ikisi oranına kadar yapılan çalışmaları tanımlayan kısmi süreli çalışmanın süresi, tam süreli çalışan emsal işçiye göre belirlenir. Kampanyamızın öğrenci genç kadınları ilgilendiren temel noktalarından biri olarak çağrı üzerine çalışma ile birlikte ele alınan bölümü bu çalışma.

Ev işçileri olarak tanımlanan ve temizlik-bakım işlerini yapan kadınların hemen hemen tümü yine kayıtdışı ve güvencesiz çalışmakta, hatta yaptıkları iş İş Kanunu’nda tanımlanmayarak tamamen temizliğe-bakıma gittikleri ev sahiplerinin insafına ve keyfiyetine bırakılmaktadır. İş kazalarının ve cinsel taciz olaylarının en çok yaşandığı sektörlerden biri ve örgütlenmesi en zor kesimlerden biri olarak ev işçileri içinde yapılacak ve özellikle Ev İşçileri Sendikası gibi örgütlenmelerle ortak yürütülecek çalışmanın temel talebi, bu çalışmanın İş Kanunu kapsamına alınması, sigortalanması, örgütlenme ve toplu sözleşme yapma hakkının elde edilmesi ekseninde şekillenmektedir.

Ve son olarak ücretsiz aile işçiliği denilen ve özellikle tarım alanında çalışan ve mevsimlik işçi kadınların durumu güvencesiz çalışma içinde özel bir yere sahiptir. Ücretsiz aile işçiliği güvencesiz çalıştırılanların içinde en büyük grubu oluştururken, bu çalışanların sayısı 3 milyon 504 bin kişi olarak tespit ediliyor. Bu kişilerin % 91.6’sı (3 milyon 211 kişi) sosyal güvenlik sistemine kayıtlı değil.

Güvencesiz-esnek çalışma, sadece yukarıda sıraladığımız alanlarla sınırlandırıldığında dahi çok geniş bir skalada mücadele etmeyi gerektirmektedir. Bu noktada, çalışma yapılan alanlarda bu biçimlerden hangisinin en yaygın olarak gerçekleştiğini, bu alanlarda çalışan kadınların durumunu, ücretlerini, yaşadıkları sorunları vs. anlamaya yardımcı olacak şekilde yapılacak anket, toplantı, panel vb. ile kampanyanın ağırlık merkezi bulunulan alana göre tespit edilebilecek, bu tespitin ardından uygun araçlar ve taleplerle mücadele örülebilecektir. Bu, aynı zamanda kampanyamızın 1 Mayıs’a kadar hazırlık ve ardından 15-16 Haziran’a kadar kampanyanın örgütlenme aşaması olarak belirlediğimiz hedefi de içermektedir.

Örneğin İstanbul’un A semtinde ev eksenli çalışan kadınların yoğunluğu üzerinden bir çalışma yürütülebilecekken, üniversitelerde part-time ve çağrı üzerine çalışma gündemleştirilebilecek, Amed’de mevsimlik işçilik, Dersim’de ve ücretsiz aile işçiliği, Ankara’da evlere temizliğe giden kadınlar üzerinden bir süreç örgütlenebilecektir.

Yeni Demokrat Kadın

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu